Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ın Gerçek Hikayesi
Türk televizyon tarihinde önemli bir yere sahip olan 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' (EDHO) dizisi, yalnızca bir kurgu ürünü değil.
Türk televizyon tarihinde önemli bir yere sahip olan 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' (EDHO) dizisi, yalnızca bir kurgu ürünü değil. Altı sezon boyunca milyonları ekran başına kilitleyen bu yapımın ardında, gerçek bir Karadeniz hikayesi yatıyor: Sandıkçı Şükrü'nün destansı yaşamı. 1800'lü yılların sonlarında Rize'de yaşanan bu olaylar, hem bir halk kahramanının portresini çiziyor hem de EDHO'nun senaryosuna ilham veren derin bir kültürel mirası gün yüzüne çıkarıyor.
EDHO DİZİSİNİN KISA ÖZETİ
İlk bölümü 8 Eylül 2015'te yayınlanan Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, suç, aksiyon ve dram türlerini bir araya getirerek Türk televizyonunun unutulmaz yapımları arasına girdi. Raci Şaşmaz ve Bahadır Özdener'in kaleme aldığı, yönetmen koltuğunda ise Onur Tan, Zübeyr Şaşmaz ve Baran Özçaylan'ın oturduğu dizi, 199. bölümüyle 15 Haziran 2021'de ekranlara veda etti. Ancak dizinin asıl ilham kaynağı olan Sandıkçı Şükrü, gerçek yaşamında da bir döneme damgasını vurmuştu.
RİZE'DE BAŞLAYAN BİR EFSANE: SANDIKÇI ŞÜKRÜ
Sandıkçı Şükrü'nün hikayesi, Rize'nin Haldoz (günümüzde Portakallık) mahallesinde yaşanan bir düğün olayıyla başlar. Kardeşinin bıçakla yaralanması üzerine olay yerine gelen Sandıkçı, saldırganın uşağını –bazı rivayetlere göre doğrudan Abdi Ağa'yı– oracıkta vurur. Bu olay onun kanunla ilk çatışması olur ve ardından hapishane süreci başlar.
Kısa süre sonra hapisten kaçarak dağlara çıkan Şükrü, burada hem hayatta kalmaya hem de adalet aramaya devam eder. Zenginlerle mücadele eden, yoksullara ise yardım eden yapısıyla, zamanla bölge halkının kahramanı haline gelir.
ZENGİNLERE KARŞI, YOKSULLARIN YANINDA
Sandıkçı Şükrü'nün halk arasında bu denli saygı görmesinin en büyük sebeplerinden biri de adalet anlayışıdır. Efsaneye göre, Perilizade adlı bir zengine haber göndererek, yoksullara mısır dağıtmasını ister. Bu isteği yerine getirmeyen zenginin mısırlarına el koyarak halk arasında dağıtır. Bu tür davranışlarıyla Robin Hood'u andıran bir figür haline gelir.
Yine rivayetlere göre, Rize'nin Camiönü mahallesinden yaşlı bir adam olan Hüseyin Kutlu, 'Çevrede başı belaya giren, Sandıkçı'nın yanına geliyordu. O hem korur hem yardım ederdi' diyerek onun halkla olan bağını açıkça ortaya koyar.
ZABTİYELERLE ÇATIŞMALAR VE KAÇIŞLAR
Sandıkçı'nın hayatı boyunca birçok kez devlet güçleriyle karşı karşıya geldiği bilinir. Urusba (günümüzde Uzunkaya) köyünde bir kahvehanede kardeşiyle otururken zaptiyelerce çevresi sarılır. Teslim olmaya yanaşmaz ve çıkan çatışmada birkaç zaptiyeyi öldürerek kaçar.
Bir dönem Sinop Kalesi'nde zincire vurulmuş halde tutulan Şükrü'nün, denize atlayarak Rizeli sandalcılar tarafından kurtarıldığı anlatılır. Bu olay onun halk desteğini bir kez daha gözler önüne serer.
İHANET VE TRAJİK SON
Halk kahramanı olarak görülen Sandıkçı Şükrü'nün sonu ise bir ihanetle gelir. Of ilçesinin İkizdere köyü yakınlarında saklandığı yaşlı bir kadının evinde ihbar edilir. Çevresi atlı birlikler tarafından sarılır. Eskiden tanıdığı Varilcioğlu Sadık'ın ikna etmesiyle teslim olur. Ancak teslim olmasının ardından, arkasından vurularak öldürülür.
Göğsü şehre getirilerek halka teşhir edilen Sandıkçı'nın ölümü, onun trajik ve kahramanca yaşamını daha da efsaneleştirir.
TÜRKÜLERE, DESTANLARA KONU OLDU
Sandıkçı Şükrü'nün hikayesi yalnızca dillerde değil, türkülerde ve şiirlerde de yaşamaya devam etti. Rizeli şair Kahya Salih'in Karadeniz Türkçesiyle yazdığı destanda 'Şükri dedikleri bir merd eşkıya'nın devlete karşı duruşu anlatılır.
EFSANE EKRANA TAŞTI
'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisi, sadece kurgusal bir mafya hikayesi değil; halk arasında nesillerce anlatılan Sandıkçı Şükrü'nün gerçek yaşamından izler taşıyor. Onun mücadelesi, adalet anlayışı ve trajik sonu, hem dizinin ruhuna hem de Karadeniz'in direniş kültürüne ışık tutuyor.