Bir Babadan Diğerine Kaderin İzleri
Birinci Dünya Savaşı'nın en kanlı cephelerinden biri olan Çanakkale, tarihe damgasını vuran kahramanlık öykülerine sahne olmuştur. Bu destanlardan biri de Palu'lu Ali'nin hikayesidir.
Ali, Çanakkale’nin Seddülbahir sahilinde, 26. Alay’ın 3. Taburu’nda savaşan bir askerdi. Savaşın ortasında, bir top mermisinin sağ tarafını parçalayarak ağır yaralanan Ali, son anlarında bir insanın kalbindeki inancı ve cesareti tüm dünyaya gösterdi.
SON ANLARINDA PEYGAMBER’İ GÖRMESİ: ALİ'NİN SON SÖZLERİ
Ali, savaş sırasında aldığı yaraların ardından ölüm döşeğindeyken, tabur komutanı Alman Binbaşı Mahmud Sabri, ona “Ölmeyeceksin Ali” diyerek teselli etmeye çalıştı. Ancak Ali, gözlerini tepedeki güneşe dikerek, gülümseyerek şu sözleri söyledi: "Bak, Peygamberimiz beni kucaklamak için bana doğru geliyor; ben de O’na gideceğim." Bu, onun son sözleriydi. Ali’nin bu inançlı ve cesur duruşu, savaşın en zor zamanlarında bile imanının ne kadar güçlü olduğunu gözler önüne serdi.
BİR BABADAN DİĞERİNE GEÇEN EMANET: HÜSEYİN’İN YILLAR SONRA BULDURDUĞU BAĞLAR
Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, Alman Binbaşı Mahmud Sabri, Ali'nin küçük oğlu Hüseyin’i almak için Palu'ya gitti. O zamanlar dört yaşında olan Hüseyin, babasının ölümünden sonra kendi geleceği için bir kurtuluş fırsatı buldu. Binbaşı, Hüseyin’i evlat edindi ve onu Almanya’nın Münih şehrine götürdü. Hüseyin, Almanya'da hem eğitimini sürdürebileceği hem de dini değerlerini öğrenebileceği bir ortamda büyüdü.
ALMAN BİNBAŞI’NIN HÜSEYİN’E VERDİĞİ DİNİ EĞİTİMİ VE DEĞERLİ ÖĞRETİLER
Almanya’da okullarda din dersi zorunlu olduğu için, Hüseyin Müslüman bir çocuk olarak, diğer öğrenciler gibi Papaz’ın derslerine katılamazdı. Bunun yerine, Alman Binbaşısı, Kazan’dan gelen bir mülteci hocayı Hüseyin’e din eğitimi vermesi için görevlendirdi. Bu, Hüseyin’in İslam dinini doğru bir şekilde öğrenmesine olanak tanıdı. Eğitiminin yanı sıra Hüseyin, siyasal bilimler okudu ve başarıyla tamamladı.
HÜSEYİN’İN TÜRKİYE’YE DÖNÜŞÜ VE ALMANYA İLE BAĞLANTILARI
Alman Binbaşısı, Hüseyin’i Türkiye’ye dönmeye ve vatanına hizmet etmeye teşvik etti. Almanya’nın pek çok açıdan ileri olduğunu bildiği halde, Hüseyin vatanına dönerek dışişleri alanında çalışmaya başladı. İstanbul’da kısa süreli bir meslek hayatının ardından, Hüseyin, Almanya’dan aldığı desteği ve değerli eğitimiyle Türkiye’nin dış ilişkilerinde önemli bir rol üstlendi.
Alman Baba ve Hüseyin'in Zorlu Seçimi: Aşk ve Aidiyet Üzerine Bir Konuşma
Hüseyin İstanbul’da bir Yahudi kızıyla tanıştı ve evlenmeye karar verdi. Bu önemli adımı attığında, davetiyeyi Almanya’daki babasına göndermeyi unutmadı. Davetiyeyi alan Alman Binbaşısı, hemen Türkiye’ye geldi ve oğluna önemli bir tavsiyede bulundu. Binbaşı, Hüseyin’e, “Bir yabancı milletin kızı sana ayak bağı olabilir. Gerçekten vatanına hizmet edecek bir insan, kendi toprağından bir kızla evlenmeli. Bir Yahudi’yle evlenmek seni sadece dünya çapında değil, aynı zamanda manevi anlamda da zorlayacaktır” dedi.
Alman babasının bu sözleri, Hüseyin üzerinde derin bir etki bıraktı. Birçok değer arasında denge kurmaya çalışan Hüseyin, sonunda kararını verdi. Davetiyeyi yırtarak, kendi köklerine ve inançlarına sadık kalmaya karar verdi. Müslüman bir kızla evlenmeye karar veren Hüseyin, bu kararının ardında babasının öğütlerini ve kendi köklerine olan bağlılığını da taşıyordu.