Elazığlı Deprem Bilimci'den Uyarı!
Elazığlı Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, katıldığı 'Uluslararası Yeşil Binalar ve Şehirler Zirvesi'nde 'dirençli şehirlerin' önemi vurgulandı. Depremin en aktif olduğu bölgede olduğumuzu vurgulayan Görür, 'son 80 yılda 150 binden fazla insan Türkiye'de depremler nedeni ile öldü' dedi.
Uzmanlar, dirençli binaların artık tercih değil zorunluluk olduğunu kaydederek; ekonomik, ekolojik ve sosyolojik açıdan sürdürülebilir kentleri ifade eden ‘dirençli şehirlerin’ ancak sürdürülebilir bir çevre politikasıyla mümkün olacağını vurguladı.
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin (ÇEDBİK) ev sahipliğinde, T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı desteğiyle düzenlenen ‘Uluslararası Yeşil Binalar ve Şehirler Zirvesi’23, İstanbul'da gerçekleştirildi. 41 uzman konuşmacı ve 500’den fazla katılımcıyı ağırlayan zirveye ‘kentsel ve mekânsal dirençlilik’ kavramı damga vurdu.
Depremde Sanayinin Çarkları Durur!
Okan Bayülgen’in moderatörlüğünde gerçekleşen kapanış panelinde Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Celal Abdi Güzer ve Anna Maria Beylunioğlu afetin nedenleri, olası Marmara Depremi ve gerçekleşen Kahramanmaraş depremine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye’nin bulunduğu bölge itibari ile depremlerle iç içe bir coğrafyada olduğuna işaret ederek, ‘’ 6 Şubat depremlerinde resmi olarak açıklanan 50 bin kişinin öldüğü bilgisi gerçeği yansıtmıyor. Olası Marmara depreminin minimum 7.2, maksimum 7.6 şiddetinde olması bekleniyor ve bu eğer gerçekleşirse sanayinin çarkları durur!’’ dedi.
DEPREMİN EN AKTİF OLDUĞU BÖLGE
Her kentin tehlike analizinin ayrı ayrı yapılması gerektiğine dikkat çeken Görür, Türkiye’de depremin olması gerektiği gibi algılanmadığını kaydetti. Prof. Dr. Görür ‘’ Depremin en aktif olduğu bölgedeyiz. Son 80 yılda 150 binden fazla insan Türkiye’de depremler nedeni ile öldü. Türkiye’de ne yöneticiler ne de halk gerekli dersleri çıkarmıyor. Deprem bölgesinde bile, yap-satçı müteahhitlerle kısa zamanda bina yapıp satmanın derdine düşüldü. Deprem kültürünün edinilmesi için eğitimin büyük önemi var. Deprem parkları yapılması da bu eğitimin bir parçası. Kendi can güvenliğimiz için hiç değilse ETY’liler kadar sesimiz çıksın” yorumunda bulundu.
AFET DİRENÇLİ ŞEHİRLER YARATMAK İÇİN GEREKEN 5 AŞAMAYA DİKKAT’
Prof. Dr. Sinan Mert Şener ise açılış panelinde yaptığı sunumda, afet dirençli şehirler yaratmak için gereken 5 aşamayı aktardı. Bu alanda öncelikli adımın toplumun bilgilendirilmesi olduğuna ve kamu, sivil toplum kuruluşları ile akademik kurumların iş birliği içinde hareket etmesinin gerekliliğine dikkat çeken Şener, 5 aşamayı, ‘Toplumu bilinçlendirme’, ‘Kamunun planlama, finans yaratma ve teşvik etme özelliğini öne çıkarması’, ‘Sivil toplum kuruluşlarının bireyler ve kamuyla birlikte proje geliştirmesi’, ‘Akademik kurumların eğitim desteği vererek afetlere hazır olma sorumluluğunu yayması’ ile ‘Planlı yerleşke ve bölgeler geliştirme’ olarak sıraladı. Planlı yerleşke ve bölgeler yaratmak için; risk yönetimi, yönetmelik ve teşviklerle yapılacak hızlı bir güçlendirme ve acil durum kaçış güzergahlarının planlanmasına ihtiyaç duyulduğunu belirten Şener, bu alanda atılacak diğer adımlar arasında dönüşümün teşviğinin, az katlı yapılaşmanın, yeşil ve sulak alanların planlanmasının, yapı malzeme denetiminin ve kent ölçeğinde prefabrik hızlı konut üretiminin de yer aldığını kaydetti.
KENTLERE OLAN AİDİYET ZAYIFLADI
Kenti kent yapan bir dizi faktörün olduğuna işaret eden Prof. Dr. Celal Abdi Güzer, son yıllarda kişilerin kentlere olan aidiyet ilişkisinin zayıfladığına işaret etti. Anadolu’da birçok kentin birer küçük İstanbul olma çabası içinde olduğuna gönderme yaptı. Bina yönetmeliklerinin sık sık değiştiğini hatırlatan Prof. Dr. Güzer “Aynı konutu patates baskısı gibi, Muğla’da da Diyarbakır’da da İstanbul’da da yapıyoruz. Bizim bir an önce tip projelerden kurtulmamız gerekir” dedi.