Cahit Zirgüleli

BUMERANG

Cahit Zirgüleli

Bumerang, özellikle Avustralya yerlileri olan Aborjinlerin silah olarak kullandıkları eğri bir sopanın adı. Filmlerde felan görmüşsünüzdür. Bu sopa fırlatıldıktan bir müddet sonra sahibine dönüyor. 

Bu silahtan hareketle bir de “bumerang etkisi” adı verilen bir psikolojik süreç tanımlanmış. Bu süreç ise hedefine ulaşmayan bir girişim ya da mesajın geri dönerek, girişimi yapanı ya da mesajı vereni vurması şeklinde tanımlanabilir. 

Misal, sosyal medyada, KHK’dan atılmış bir akademisyeni dinliyorum. Adam kendisine yapılanlardan çok kırılmış, gücenmiş. Kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor. Çevresindeki insanların buna olan tepkisizliğinden yakınıyor. 

Ben bu durumda hemen “bumerang etkisi”ni hatırlıyorum. Öyle ya güç elinizdeyken milletin hakkını hukukunu hiçe saydınız. Sınavlarda soruları çaldınız. Kendinizden olmayana hayat hakkı tanımadınız. Büyük bir çoğunluğunuz –bilmeden de olsa- başka devletlerin çıkarlarına hizmet ettiniz. Bumerangı başkasına fırlattınız, onu vurdunuz. Şimdi ise bumerang size döndü, sizi vurdu. Kendi silahınız sizi vurunca da feryat ediyorsunuz. 

Bana kalırsa önce bunun tövbesini edin de ondan sonra başkasını eleştirin.

Bumerang etkisi sadece burada mı geçerli!.. Tabii ki hayır. 

Misal, yıllardır millî bir mutabakat alanı olması gereken dış siyaset, seçmeni etkilemek için bir bumerang sopası gibi kullanılıyor. Her şey çok güzel istediğinizi yapıyor, milleti etkilemek için üst perdeden konuşuyorsunuz, oh ne ala. Fakat bir müddet sonra bumerang doğası gereği atan ele geri dönüp onu vurmaya başlıyor. Dün en ağır şekilde eleştirdiklerinizle bugün kol kola görünmek zorunda kalıyorsunuz.

Misal, siyasallaştırılmış, gücünü adaletten, haktan hukuktan değil de siyaset kurumundan alan yargı. Başlangıçta her şey çok güzel istediğinizi yapıyorsunuz, oh ne ala. Ama gün gelip devran dönüyor bumerang sopası haline gelen yargı bu defa sizi vurmaya başlıyor. En ağır zulümleri görüp adalet mülkün temeliymiş, demek zorunda kalıyorsunuz.

Misal, asıl görevi halkın hakkını korumak olan medya. Zaman içinde başta siyasilerin, sonra güç odaklarının, sermayenin emrine girip itibar suikastleri, algı yönetimleri alanına dönüşüyor. Her şey çok güzel istediğinizi yapıyorsunuz, oh ne ala. Ama gün gelip devran dönüyor bumerang sopası haline gelen medya bu defa sizi vurmaya başlıyor. İşlevsizleşmiş, inandırıcılığını yitirmiş bir mecrada değerler savunması yapmak zorunda kalıyorsunuz.

Bu “bumerang etkisi” listesi böyle uzayıp gidiyor. Eminim siz de benim eksik bıraktıklarımı zihninizden dolduruyorsunuz. 

Batı ile aramızdaki en büyük fark burada. Adamlar dış politikada her ne kadar ikiyüzlü olsalar da, kendi ürettikleri değerleri yok saysalar da kendi içlerinde kurumlarını evrensel norm değerler ile teçhiz etmiş durumdalar. Bunun bozulmasına, bu kurumların birilerinin bumerangı haline gelmesine müsaade etmiyorlar.

Bizde ise şark kurnazlığıyla gücü eline geçiren bu kurumları istediği gibi eğip büküyor, bumeranglaştırıp işlevsiz hale getiriyor.

Bize düşen toplum olarak bu zihniyete geçit vermemek, kurumları kurallarıyla idare edecek, hesap verebilecek kadroları destekleyip iş başına getirmek olmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları