Cahit Zirgüleli

OPERASYONEL GAZETECİLİK

Cahit Zirgüleli

Bugünlerin moda bir deyimi var: “Bu memlekette liyakat bitmiş!”

Doğru bir söz fakat eksik anlamda kullanılıyor. Şöyle ki bu söz daha çok devlet kadroları için söyleniyor. Oysa liyakata değer vermeme sadece devlet için söz konusu değil. Özel sektörün de birçok alanında liyakattan bahsetmek ne yazık ki pek mümkün değil. Bu alanlardan birisi de ne yazık ki gazetecilik başta olmak üzere medya sektörü. Medya denince benim gibi tevellüdü biraz eski olanların aklına gazete gelir. Çünkü bu tv ve internet çıkmazdan evvel, gazeteler gerçekten ülkenin gündemini değiştirir hatta hükümet kurar hükümet devirirdi. 

Gazete bize Batı’nın bir armağanı. Batı’da gazete toplumun gerçekleri öğrenmesini sağlamasının yanı sıra ülkeyi yönetenleri bağımsız olarak denetleyen en etkili araç olmuştur çoğunlukla. Bunun altında yatan en önemli sebep ise hem bu yayın organlarının ekonomik bakımdan bağımsız olmaları ve bu alanda işi gerçekten gazetecilik olan insanların istihdam edilmesidir. 

Türk medyası, Turgut Özal’lı yıllara kadar olan süreçte ekonomik anlamda devlete bağımlılığı sebebiyle tarafsız ve bağımsız olamadığı gibi, gelişmiş ülkelerdeki örneklerinde olduğu gibi bir güç haline de dönüşememiştir.

Özal dönemindeki siyasal ve ekonomik liberalleşme her alanda olduğu gibi gazetecilik başta olmak üzere medyada da sermaye yapısını değiştirdi. Medya en etkili güç olma konusunda hızla yükseldi. 

Kamuoyunun gücünü fark eden bazı iş insanları medya sektörüne yöneldi. Bu iş insanları, dışarıdan bakıldığında hiçbir getirisi olmayan, sürekli cepten yiyen medya organlarını satın alabilmek, o olmuyorsa yeni gazete ve televizyonlar kurmak için birbirleriyle yarışmaya başladılar.

Çünkü bu iş insanları medyanın halkı etkileme gücü sayesinde siyasiler ve siyaset kurumu üzerinde çok etkili olduğunu, yasama, yürütme, yargı gücünün dışında bir dördüncü güç olduğunun farkına varmışlardı.  

80’ler ve 90’lar medyaya hâkim güçlerin Türkiye’yi istedikleri gibi manipüle ettikleri, siyasileri istedikleri gibi yönlendirdikleri dönemler olarak geçti. Bu dönemde medya patronları elde ettikleri gücü ekonomik alanda da kullanmaya başladılar. Bir ihale alamadıkları zaman buna sebep olan siyasileri itibar suikastleriyle ya ehlileştirdiler ya da siyaset sahnesinin dışına ittiler. Artık medyada gazetecilerden çok gazeteci görünümündeki iş takipçileri dönemi başlamıştı. Bu dönem, Türkiye’ye her anlamda ağır bedeller ödetti. 

Sonra Ak Partili dönem başladı. Bir zamanların en muhalif medya organları iktidar eliyle adeta TRT’nin şubeleri haline getirildi. Gazete ve televizyonlarda haberler sanki bir basın bülteniymiş gibi tek tipleştirildi, ekrana hep aynı isimler çıkmaya başladı. 

Netice olarak gazete ve geniş manada medya etkisini ve inandırıcılığını yitirdi. Meydan sosyla medya platformlarının algıcılığa ve yalan habere dayalı çöplüğüne kaldı. 

Şimdi tekrar başa dönelim. Zerre gazetecilik nosyonu taşımayan adamları medyada istihdam ederseniz, medyayı kendi menfaatiniz için bir silaha dönüştürürseniz gün gelir bu silah ya sizi vurur ya da hiç kimseyi vuramayan, korkutamayan bir kurusıkı tabancaya dönüşür. 

Operasyon gazeteciliğin sonu da bir operasyona kurban gitmekten başka bir şey olamaz.

Yazarın Diğer Yazıları