Cahit Zirgüleli

TAŞLARI BAĞLAMIŞLAR

Cahit Zirgüleli

Son günlerde Elazığ’ın gündemi hayli renkli. Densiz bir iş adamının maden işçilerine olan hadsiz çıkışı şehrimizi istemeden de olsa ülke gündemine taşıdı. Birçok programda şehrimizin ismi zikredildi, birçok siyasi bu konuda açıklama yaptı.
Ana muhalefet partisi CHP milletvekilleri bir komisyon kurarak şehrimizi ziyaret etti. Ben de bu vesileyle bu konuya dair bir iki kelamda bulunmak isterim. Birincisi başlığımız nereden geliyor, önce onunla ilgili anektodu anlatayım. 

Vakti zamanında şairin biri, bir hükümdara şiir yazar. Ancak hükümdar bu şiiri beğenmez, adamı çırılçıplak soydurur ve kovar. Gece olur, adam soğuktan tir tir titrer. Derken bir de köpekler adama saldırmaz mı?.. Can havliyle kendini korumak için kaldırımdaki taşlara eğilen adam bir türlü taşları sökemez bulunduğu yerden ve çaresizce ağzından şu sözler dökülür: Bu nasıl bir memleket; köpekleri salmış, taşları bağlamışlar!..

Son on yıllardır memlekette çıkarılan kanunlara bir bakın. Bu kanunların neredeyse tamamı sermayenin, işverenin yanında, onun elini güçlendirecek düzenlemelerle dolu. 

İşçilerin –kamuda olanları söylemiyorum- örgütlenmelerinin, sendikalaşmalarının önünde bir sürü engel var. Dikkat edin bütün güçlü sendikalar devlette çalışanların örgütlendiği sendikalar. Bunların aynı işi yapan özel sektördeki sınıfdaşları ile ilgili bir tasarruflarını gören duyan var mı?
Bu işletmelerde emek veren, ömür çürüten insanlar hem çoğu zaman emeklerinin karşılığını alamıyorlar hem de aslında alınlarının terinin karşılığını sanki işverenin bir lütfu gibi almak durumunda kalıyorlar.

Bütün gelecekleri patronun iki dudağı arasında olan özel sektör çalışanları gelecek kaygısıyla sesini soluğunu çıkarmadan her türlü dayatmaya maruz kalıyor. 
Oysa böyle mi olmalı? Evet, sermaye sahibi bir risk alıyor, doğal olarak işçiden daha çok kazanmalı. Ama o çalışan da bütün ömrünü o işletmeye veriyor, o olmadan patronun kazanması mümkün mü? Patron çalışan ilişkisini ağa maraba ilişkisine çeviren bu zihniyeti sorgulamalı bu zihniyetle mücadele etmeliyiz. Modern dünyada her iki tarafın da hakları kanunla belirleniyor, bu sınırları ihlal edenlere en ağır cezalar veriliyor.

Bizde öyle mi. Daha önce dediğim gibi bizde uzun zamandır taşlar bağlanmış durumda. Çalışanına hakkını vermemek için tıpkı bu densiz patron gibi bütün patronlar “Para kazanmıyoruz.” savunmasının ardına sığınıyor.

Tamam kardeşim para kazanmıyorsan bırak git, seni illa ki bu işi yap diye zorlayan mı var? Ben Türkiye’de şunu gözlemledim, zengin olmak istiyorsan mutlaka çalışanını sömüreceksin. Az maaş vereceksin, fazladan mesai yaptıracaksın, angarya yükleyeceksin, tazminatına göz dikeceksin…

Hemen bununla ilgili bir başka anektod anlatıp yazımı bağlayayım. Yıllar  önce Soma’da maden kazası olmuş, yüzlerce insan ölmüş. Bir çay ocağında oturuyoruz. Aramızda bir de Alacakaya’da madende çalışan gariban bir arkadaşımız var. Hepimiz gözyaşları içerisindeyiz. Dedim ki üzüntüden ağlayan arkadaşlara “Arkadaşlar, zaten ölen öldü, onlara ağlamaktan başka yapacak bir şey yok. Ama aramızda madende zor şartlarda çalışan bir arkadaşımız var, gelin ona destek olalım, para verelim.”

Yazarın Diğer Yazıları