BEN DEVEYİM!
Cengiz Gülaç
Çaresizlik çok kötü bir şey…
Tarih karşısında bir insanın ömrünün ne kıymeti olabilir ki?
Ancak bir şeyleri dert ediyorsanız, aslında hiçbir şeyin değişmediğini anladığınız anda sonsuz bir çaresizlik kaplıyor dünyanızı.
Çünkü anlıyorsunuz, tarih aslında sadece tekrar ediyor…
*****
Tam bin dört yüz yıl önce…
Hz. Ali’nin yanından birisi erkek devesiyle birlikte Şam’a gidiyor. Şam’da birisi adama diyor ki, bu dişi deve benim.
Adam “Deve erkek, görmüyor musun?” diyor.
Şamlı ısrar ediyor, bu dişi deve benim.
Tartışma büyüyor. Kadı falan derken iş Muaviye’ye kadar gidiyor.
Olay o kadar büyüyor ki, meydan insanlarla doluyor. Herkes devenin erkek olduğunu görüyor.
Muaviye diyor ki; “Ey cemaat, bu dişi deve…”.
Adam artık çaresizce “Yahu görmüyor musunuz, deve erkek” deyince Muaviye; “Bu dişi deve Şamlınındır değil mi?” diyor ve bütün kalabalık bağırıyor:
“Dişi deve Şamlının!”
Adamın devesini alıp Şamlıya veriyorlar.
Muaviye adamı yanına çağırıyor ve şöyle diyor:
“Aslında bu devenin erkek olduğunu ve senin olduğunu ikimiz de biliyoruz. Ama neden böyle yaptım, biliyor musun? Git Ali’ye de ki; Muaviye’nin erkek deveyle dişi deveyi ayırt edemeyen ve o ne derse evet diyen on bin adamı var, ayağını ona göre denk alsın!”
*****
Daha önce de yazmıştım…
Aslında yazdıklarımla ilgilenmediğinizi biliyorum ama benim bunları size söylemeye ihtiyacım var.
Biliyorum, her nerede bir yanlış varsa bunu anlattığınızda…
O yanlışı yapanlar her ne derse desinler, peşlerinden koşan on milyonlar var.
*****
Tam bin dört yüz yıl sonra…
Develer gitti, zaman değişti, mekân değişti…
“Git o Cengiz’e de ki, Ay’a dört şeritli yol yapacağız desek buna inanacak insanlar var!”
Acaba erkek deveye dişi denmesi daha mı az hüzünlü!
Bilemedim!
*****
-İyi hoş da Cengiz Efendi! Öyle ahkâm kesip kenara çekilmek yok.
-Haklısın!
-Sen bu meselede neredesin? Hiç mi suçun yok?
-Ben deveyim!