SİYASETTE POPÜLİZM / BU TESPİTLERE KİMSE KIZMASIN
Hüsamettin Gül
Ahlaki değerlerden uzaklaşan siyaset anlayışını biraz irdelemek istiyorum. Siyaset, insanı yönetme sanatı olduğu kadar insanı eğitme ve geliştirme sanatıdır da. Siyaset, ahlaki değerlerden uzaklaştığında, insanı çirkinleştirir. Ahlaki değerlerden uzaklaşma, siyaseti çirkinleştiren bir diğer faktördür. Yalan, iftira, hakaret, kibir, kin, nefret, ayrımcılık, ahlaki değerlerden uzaklaşmanın örnekleridir. Bu tür davranışlar, siyasetin saygınlığını, etikliğini ve sorumluluğunu azaltır.
Ülkemizi üçüncü dünya görünümüne sokan bir başka siyaset algısı çıkar odaklı siyaset anlayışı ve popülizm: Siyaset, insanın yararına olması gereken bir faaliyettir. Siyaset, çıkar odaklılık ve popülizme kapıldığında, insanın zararına olur. Çıkar odaklılık ve popülizm, siyaseti çirkinleştiren bir başka faktördür. Çıkar odaklılık, siyaseti bireysel, grup, parti veya devlet çıkarlarına göre belirleyen ve yönlendiren bir yaklaşımdır. Popülizm, siyaseti halkın beklenti ve duygularına göre şekillendiren ve manipüle eden bir stratejidir. Bu tür tutumlar, siyasetin gerçekliğini, rasyonelliğini ve adaletini bozar.
Siyaseti çirkinleştiren şeyler, siyasetin niteliğini, işleyişini ve sonuçlarını olumsuz etkiler. Siyaseti çirkinleştiren şeylerden uzak durmak, siyasetin güzelleşmesi ve insanın mutluluğu için gereklidir. Siyaseti güzelleştirmek, siyaseti demokratik, ahlaklı, gerçekçi ve adil bir şekilde yapmak demektir. Tabi bu yazdıklarım olması gerekenler. Önceki yazımızda bir belediye başkanından beklentilerimizi dile getirmiştik. Yazının ardından çok sayıda olumlu tepkiler aldık. Ama orda da olması gerekeni yani ideal olanı yazmıştık. Arayan okurlarımız bu çerçevede belediyecilik mi kaldı nerdeeee diyerek iç çektiler? Aslında normal olandan bu kadar uzaklaşmış olmak gerçekten ülkemizin geleceği açısından üzüntü verici bir durum.
*************
BU TESPİTİME KİMSE KIZMASIN
Bir tespitte bulunmak istiyorum; Maalesef bizim toplum dünyanın en cahil toplumlarından biri olma eğiliminde. Bunun farkında bile değil. Yalanlarla yönlendirmeye çok müsait, her türlü tuzağa düşürülen bir yapısı var. Böyle Bu iddianın dayanaklarını sizde gözlemleyebilirsiniz. Daha kötüsü bizim toplumumuz dünyanın en az kitap okuyan toplumlarından birisi. Japonya'da 1 kişi yılda ortalama 25 kitap okurken, Türkiye'de 6 kişi 1 kitap okuyor, tabi okuduğunun ne kadarı ilim ve hikmetle dolu onu da bilemiyorum. Milletimizin çoğunluğunun ilimden nasıl kaçtığına apaçık ve bizzat şahit olmuşuzdur.
Örneğin Televizyon programlarına bakınız. Hangi kanalda entrika, kavga, gürültü var ise reyting zirveye çıkıyor. Ama ne zaman kavga bitiyor ve ilmi bir hakikati anlatmaya başlıyorsanız izlenme oranları aniden düşüyor. Seyirci hemen zıplayarak pardon zaplayarak kaçıyor. Genel insan profilimiz bu. Yani biz buyuz. Şu internette, şu sosyal medyada bir avuç insan ilim, hak hakikat peşinde. Gerisi dedikodu, magazin, eğlence, peşinde değil mi? Beni en fazla üzen konulardan biriside TV’lerin sabah kuşakları. Bu programlarda mahremiyete bakmadan aile içi bütün sırlar, özel haller milyonların önünde anlatılmakta ve bunlar reyting uğruna yapılmaktadır. Toplumumuzun dokusuna büyük zarar verdiği bilindiği halde bu programlara müsaade edilmektedir.
Fazla uzatıp canınızı sıkmayalım
Bugünde bu kadar…