Veysi Ergün

Hazinenin Üzerinde Oturup, Farkında Olmamak

Veysi Ergün

Bana göre zekâ düzeyinin beslenmeyle ilişkisi artık yadsınamaz bir gerçek. Eksik veya yanlış beslenmenin zekâ geriliğine yol açtığını, ya da en azından aklın bir kısmının sağlıklı çalışmadığına sebep olduğunu düşünüyorum. Yoksa birçok imkândan yoksun olan dezavantajlı şehirler ve ülkeler çok gelişirken ciddi avantajlara sahip olan ülkeler ve şehirler neden hep geri kalır? 

Mesela Japonya! Çok ciddi dezavantajlara sahip bir ülke olmasına rağmen istisnasız her alanda çok gelişmiş bir ülkedir. Bırakın gelişmeyi adeta dünyadan kopmuş başka bir çağı yaşıyor. Aynı yolu G. Kore takip ediyor. Biz ise alıştık gelişmemeye. Toplum olarak gelişmemeyi ciddi ciddi kanıksamış durumdayız. Bakalım toplumu kurtaracak mehdi ya da beyaz atlı prens ne zaman teşrif edecek…

Aynı durum yaşadığımız şehir için de geçerli. Elazığ, geçmişi itibariyle kadim bir şehir ve farklı kültürlerden beslenmişse de Cumhuriyetle beraber tek tipleşmiş ve adeta resmi ideolojinin ileri karakolu durumuna getirilmiştir. 

Köşe başlarını tutanlar bu işten memnun olsa da toplumun kahir ekseriyeti bu durumdan hiç de hoşnut değil. Mevcut düzenden beslenen ve zenginleşen azınlık son derece mutlu ve müreffeh bir hayat sürerken, geri kalan güruh yüz üstü süründüğünün farkında bile değil. 
Bu durum hem şehrimiz hem de insanlığın geneli için elbette kader değildir. Ancak kaderin çabaya ve gayrete sırılsıklam âşık olduğu da bir gerçektir. Elazığ bu bölgedeki en şanslı şehirlerden biridir. Ama gelin görün ki Elazığ’da yaşayanlar bu zenginliğin farkında değil. 

Bugün sadece hazar gölüne değinmek istiyorum. İlginçtir Elazığ’ın kaderiyle Türkiye’nin kaderi birbirine çok benziyor. Türkiye’nin etrafı denizlerle çevrili ama turizmden elde ettiği gelir çok az! Elazığ da öyle. Allah, bu ülkede çok az şehre hazar gölü gibi bir doğal güzelliği vermiştir. Ama yıllardır 3. sınıf kaçak Göçek villa yapımından başka hiçbir numarası olmamıştır. Cenabı Allah hakikaten çok cömert ve Elazığ’a karşı çok bonkör davranmış. 

Yanı sıra hazar gölüne bitişik durumda olan Hazar dağına da kar ve kayak imkânı vermiş. Peki, istifade eden kim? Üretilen ticari hacim ve istihdam ne kadar? Bilinmiyor…

Sivrice’de ve göl kenarında imar yok. Gölü koruma niyetiyle zamanında 2. derece sit alanı ilan edilmiş ve çivi bile çakılamaz duruma getirilmiş. Çevre düzenlemesi yok, ağaçlandırma çalışması yok, tesisleşme yok, doğru dürüst yol yok, ilgilenen yok ve bilen yok. 

Peki bu şartlarda ki bir gölden kuruması dışında ne beklersiniz. Kurusa hakkıdır! Klasik bir cümle ama “bu göl falan şehirde olsa” kim bilir neler olurdu. Aslına bakarsanız çok yerinde bir cümle sağır sultan duydu bizi yönetmek için egzoz eskitenler duymadı. Yahu arkadaş atanmışlar veya seçilmişler olsun şu muhteşem gölü ve etrafını bölge ve ülke halkının istifadesine sunmak için vahiy mi bekliyorsunuz? 
Seçilmeden önce veya atanmadan önce bu şehri Toledo yapacağım diye gelenler şehri Baskil’e çevirip yolunu bulduktan sonra veda ediyor( Burada amacımız Baskil’i küçümsemek asla değil! Baskil’in de ihmal edildiğini vurgulamak). Sistem hep öyle olmuştur. Bu göl tarih boyunca hep var olmuş, bu şehir de hep geri kalmıştır. 

Trabzon’da Uzungöl diye bir yer var. Gittim gördüm. Ölçmedim ama muhtemelen hazar gölünün 5 te 1i kadardır. Ama yeşilden dolayı göl simsiyah görünüyor. Ve turistlerin yoğunluğundan dolayı iğne atsanız yere düşmez. Peki Orman Bölge Müdürlüğü Elazığ’da olduğu halde nerede ormanlarımı? Bölgede çok ciddi bitki örtüsü var nerede üniversitemiz. Göl etrafının otel, bungalov ve eğlence mekânlarıyla dolu olması lazımdı, nerede? 

Bütün yöneticilerin elindeki işi gücü bırakıp bir an önce hazar gölüyle meşgul olması lazım. Hazar gölünde yatan ticari ve sosyal potansiyel bir hazine değerindedir. Ve bu göl hakkıyla değerlendirilirse 2 Elazığ besleyebilecek düzeydedir. 

Ama ne yazık ki hak ettiğinin çok çok altında bir ilgiyi görüyor. Anlamsız bir bürokrasi var. Belediye başkanı samimi ve gayretli ama gücü yetmiyor. Attığı her adımda engellerle karşılaşıyor. Atanmışlar ise zaten bir şey yaptırmamaya yeminli gibi. Sahil, kurumların ya da kurumlara yakın birilerinin işgali altında. Kalite ve hizmet adına bir şey yok. 

Peki kim bu hazinenin farkına varıp gün yüzüne çıkaracak. Hiç kimse! Maalesef hiç kimse. Çünkü her seçilmiş ve atanmışın milletin meselelerinden çok daha önemli işleri var. Ve asla o işlerini bırakıp milletin ve memleketin işleriyle uğraşmazlar. Ama uğraşıyorlarmış süsü verirler. Uğraşsalar ülke ve memleket bu durumda olur mu? 

Elazığ’ın % 95 i yoksulluk sırının altında % 40 -50’si de açlık sınırın altında yaşıyor. Ama ne hikmetse kimse açlıktan ölmüyor. “Burada çalıştıracak eleman bulamıyoruz” diye itirazlar duyuyorum. Bu apayrı bir başlık.

Elazığ’da ve aslında ülkenin tamamında yaşanan mesleksizliktir. Çünkü eğitim müfredatımız bu toplumun adam olmaması için hazırlanmış bir müfredattır. Konuyu dağıtmadan; acilen, Sivrice ve Hazar gölü için acil eylem planı hazırlanmalı! Üniversitede kafası basan öğretim elemanları başta olmak üzere, Valilik, Belediye, Ticaret Odası, Ticaret Borsası, STK’lar ve diğer gönüllü teşekküller bir araya gelmeli ve bir mastır plan oluşturmalıdırlar. 

Hızlı bir ağaçlandırma ve yeşillendirme çalışması başlatılmalı. Çarpık yapılaşmaya ve betonlaşmaya yol açmayacak bir imar planı oluşturulmalı. Tip proje yapılmalı ve etap etap yapılmalı. % 5/10 ahşap yapıya izin verilmeli ve yüksek kattan kaçınılmalıdır. Villa yapımı için uygun alanlar imara açılmalıdır. Sebepsiz bir şekilde imar imkânı ortadan kaldırılarak toplum cezalandırılamaz. Gezin ve Sivrice birleştirilmelidir. Termal kaplıca ve devre mülk için özel sektöre destek olunmalıdır. Dolayısıyla oluşacak insan sirkilasyonu için tarım, hayvancılık başta olmak üzere birçok sektör çok daha güçlü konuma gelecektir. Ülke ve şehir ekonomik krizle boğuşurken ve insanlarımız Avrupa’ya kaçak işçi olarak girmek için yollarda perişan olurken önümüzdeki ve elimizdeki hazinenin farkında olmamak ahmaklık değil de nedir?

Rahmetli Erbakan hoca bu örneği çok verirdi. Unumuz var, yağımız var şekerimiz var ama biz bu helvayı niye yapamıyoruz. Ülkemiz ve şehrimiz işgal altında da değil! O halde niye yapamıyoruz ey yönetenler? 

CEVAP VERİN!!!

Yazarın Diğer Yazıları