Toplumsal Değişim Ve STK'ların Rolü
Veysi Ergün
Son yıllarda dillere iyi pelesenk olan popüler bir cümle var. “Ne olacak bu memleketin hali?” Cümlenin içeriğine baktığınızda gelecekle ilgili merakla beraber endişe taşıyan bir cümle duruyor karşımızda..
Gidişatın iyi olmadığı, gittikçe kötüye giden bir ülke, bir memleket ve aslında hızla yozlaşan bir topluma işaret eder. Ne hikmetse kimse aynayı kendine tutmaz.
Dinamiklerini, inançlarını, geleneklerini ve göreneklerini zayıflatan ya da değersizleştiren bir toplum, doğal olarak yozlaşır.Neticede toplum, çok azı istisna zayıf ve kırılgan bireylerden oluşur. Dinamiklerinden ve değerlerinden uzaklaşan bireylerin yozlaşmasıyla da toplum yozlaşır.
Coğrafya olarak İslam medeniyetinin sınırları içerisinde kalan bölgemiz son yüzyılda ciddi manada batı kültürünün tesiri altında kalsada aslında yozlaşmanın başlangıcı İslam tarihinin kırılma noktası olan hilafet saltanat meselesine dayanır. Tabi ki hilafet her ne kadar saltanata dönüşse de iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış eksik ya da fazla yine de dünyayı etkilemiş ve toplumların dönüşümüne katkıda bulunmuştur. Dolayısıyla değerler ve menfaatler, ya da ilkeler ve reel politik sürekli çatışmış bugüne kadar gelmiştir.
Toplumu oluşturan bireyin durumu da böyledir. Herkes şikayet eder ama kimse kabahati kendinde bulup kendini düzeltme zahmetine girmez. Aslında toplumsal değişimdeki en büyük rol gücü elinde bulunduran kesimindir. Bu da kamudur. Kabul etmek gerekir ki üzerinde yaşadığımız toprakların üzerindeki güç devlet gücüdür. TC, diğer ülkelere nazaran toplumu dizayn etmede çok daha başarılıdır. Hem ciddi bir geleneğe sahiptir, hem de bu konularda son derece mahirdir. O yüzden ülkemizde devlet dışında herhangi bir organizasyon toplumsal değişim ve dönüşümde söz sahibi değildir.
Gelişmiş ülkelerde devlet zayıf, STK’lar ise son derece güçlüdür. Bizde ise devlet çok güçlü STK’lar ise son derece silik ve kişiliksizdir. STK’LAR, TOPLUMU DEĞİŞTİRİP DÖNÜŞTÜRME YERİNE siyasetçi ve bürokratların emir eri gibi davranmaktadır. Daha da kötüsü kamudan kemik koparmak için bir araya gelen organizasyonlardır. Batı toplumunda devletin yapmadığı ya da yapamadığı işleri STK’lar üstlenir ve ciddi çözümler üretirler. Bizim toplumda maalesef perspektif ve vizyon olarak bu çizgiden son derece uzaktırlar.
Elazığ’da bildiğim kadarıyla 2000 civarı STK var ama tamamını toplasanız bir STK etmez. İstisnalar hariç hiçbirinin saygınlığı ve ağırlığı yok. Bütün STK’lar arkasındaki kitleyi dolgu malzemesi yapıp siyaset ve bürokrasi üzerinde kişisel çıkarları için baskı kurmaktadırlar. O yüzden bizdeki STK’ların toplumun çıkarlarıyla en küçük alakaları yoktur. O yüzden zavallı halkımız sert devlet anlayışıyla olmayan STK’lar arasında gider gelir.
Sonuç olarak 100 yıldır yanlışta ısrar eden bir türlü doğru sonuca ulaşamayan ve doğal olarak can çekişen bir topluma sahibiz. Dünya - mutluluk endeksinde son sıralarda ama olumsuzluklarda ise en başlardayız. Bir çiçekle bahar gelmez ama bütün baharlar bir çiçekle başlar.
“Delilik; Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir” diye meşhur bir söz vardır. Bu halkın bir an önce bu eziyetten kurtulup daha müreffeh bir standarda kavuşması lazım. O da gerçekten sivil olan ve halkın menfaatleri için çabalayan STK'lar eliyle mümkün.