Veysi Ergün

TOPLUMUN ASHAB-I KEHF UYKUSU

Veysi Ergün

Umutsuzluğu körüklemiş gibi olmayayım ama ülkede her şey kötüye gidiyor. Hem de her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Sanırım bu kötü gidişattan etkilenmeyenimiz yoktur. Toplumun kahir ekseriyeti dayanılmaz noktalara varan bu acı realiteyi artık ifade etmekten kaçınmıyor. 

Ekonomik sıkıntıların yeni başladığı zamanlarda bazı endişelerden dolayı memnuniyetsizlikler kısık sesle ifade edilse de şimdilerde itirazlar daha gür bir sesle dile getiriliyor. Kahir ekseriyet dışında kalan kesim ise, ya musmutlu azınlık sınıfına giriyor, ya da acısını içine gömerek susmayı tercih ediyor. 

Söz konusu olan her kapıyı açmaya muktedir durumundaki para ve ona göbeğinden bağlı olan ekonomik imkânlar olunca doğal olarak herkes aynı oranda etkilenmiyor. Tabi bugün yaşadığımız acıların her türlü rengini barındıran tablonun gerekçe fırçaları, işin ressamı tarafından ben ekonomistim diye birkaç yıl önce atılmıştı. Maalesef bugün sadece acı sonuçları konuşuyoruz.

İnsan zihni, güzergâh belirlemeyi bıraktığında beden de gideceği yeri kaybeder. Evet, hakikaten de öyle. Biz toplum ve birey olarak hafızamızı iyice kaybettik. Toplumsal bir amnezi yaşıyoruz. Hafızamızla beraber tarihimizi kaybettik. Tarihten almamız gereken dersleri ve ibretleri de olaylar unuttuk.. 

O yüzden dün ve bugün, yaşanan hiçbir olumsuz olaydan bir gram dahi olsa ibret almadık, alamadık.. Muhtemelen de yarınlarda YAŞANACAK OLANACILARDAN DA İBRET VE DERS ALAMAYACAĞIZ. O yüzden toplum olarak yüz üstü sürünmeye mahkûm bir hayatı yaşıyoruz.

 “Bir insanın zekâsı verdiği cevaplardan çok sorduğu sorulardan anlaşılır demiş” Einstein. Çok şükür bizim toplumun doğru soru sorma, sorgulama, araştırma ve mukayese etme gibi bir derdi hiç olmadı. O yüzden gelene ağam, gidene paşam modeli bizde çok iyi tutar. 

Toplum olarak şu soruyu sormamız icap etmez mi? Tümdengelim tümevarım, senden gidim kime varım? Şu sıralar muhtemelen bütün vatandaşların aklından geçen soru bu sorudur sanırım. Ülke, bütün hatlarıyla çöküş dönemi yaşıyor. Kimse masal anlatmasın. Freni patlamış hafriyat kamyonu gibi baş aşağı gidiyoruz. Nereye gittiğimiz, ne yapacağımız, kime çarpacağımız ve kaç parçaya bölüneceğimiz belli değil.

Siyasiler ise tebessüm etme dersi almış gibi toplumun veya ekranların önüne çıktığında işler çok iyi gidiyormuş pozu vermeye çalışıyor. Olumsuz gidişatın sorumluları olarak caddeye ve sokağa çıkamamaları gereken siyasi figürler hergün halkın arasında makara kakara yapıyor.

Bizim halkımıza hayran olmamak elde değil. Kötü gidişatın sebebi olan siyasilere tepki göstermeniz için daha nene yaşamamız lazım!. Galiba bu topluma, karda ve buzda donarak ölmek üzere olan insan misali uyumak tatlı geliyor. Ama kitlesel olarak öldüğünün farkında değiller.

Çünkü; Bugüne kadar icat edilmiş hiçbir uyku hapı bizi ayakta uyutan siyasiler kadar etkili olamamıştır. O yüzden halkımızın uyanma ve itiraz etme ihtimali bana göre bitmiştir. Ülke olarak tarihte yaşanmamış korkunç bir fakirleşme ile karşı karşıyayız. Vatandaş, bu durumun hala geçici olduğunu sanıyor.

Gerçeklerin farkında değil! Tencerede yavaş yavaş ısıtılarak öldürüleceğinin farkında olamayan kurbağa misali kaynayarak öleceği günü bekliyor. Duymayan, hissetmeyen, algılayamayan, yorumlayamayan zavallı halk, son 10 yılı “itibardan tasarruf olmaz” ve “faiz düşerse enflasyon düşer” gibi temeli olmayan masalları dinlemekle geçirdi.

Eğer toplum olarak Ashab-ı Kehf uykusundan uyanmamaya devam edersek muhtemelen önümüzdeki yüzyılı da bu tatlı masalların çok acı olan çıkarımlarıyla geçireceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları